Trafiğe takmış durumdayım.
Yazın heryer sakindi bi nebze de olsa, şimdi sürekli heryer kilitli, anlaşılır gibi değil. Evimle ofisin arasındaki güzergah Sayrayıcedit-Altunizade şeklinde.
Hadi sabahları köprü trafini anlarım da artık günün her saati aynı yoğunluk, tüm köprü yolları tıkalı.
Üstüne birde bizim Türk insanının tuhaflıkları.
Yol kenarında boş araziyi bulan süper-lüx konut dikiveriyo ya heryere. İşte onlar gözüme çok batıyo. Dar yolların kenarında tuğla yığınları, kum birikintileri ki accık yağmur yağdımıydı hepsi çamur olup daha da pis bir görüntü oluyo.
Bir de iş çimento dökmeye geldimi vay halimize;
Yolun ortasında koca bir çimento döndürgeci, üstünde devasa çimento basma hortumu, geç geçebilirsen.
Acaba belediyeden izin alınıyomu bu işler için. Aksi taktirde, kim size yolu işgal etme hakkını veriyo, etrafı kirletme hakkını nasıl buluyorsunuz kendinizde?
Aslında öyle bi zihniyet var mı acaba? "biz bunları yapmak için izin almalıyız şeklinde"
Birde bir kaldırım, bir doğalgaz projesi yapılmaya başlandımı mahallende bittin demektir. Çünkü, biliyosundur ki, o kazılan yerler için birkaç taşeron sırada bekliyodur ve hepsi sırası geldiğinde bi açacak bakacak ne var burda diye.
Bir çukur 8 kere açılmadımı kapanmaz bizim ülkede.
Valla bazı konularda yabancı ülkeler hakkaten bizim önümüzde ya, işte bu da onlardan biri.
Ben o manada birtek Almanya' yı biliyorum. Adamların kaldırımları 50 yıllık. Baştan yaparken ne gerekiyorsa yapmışlar. Tüm sokaklarda dijital park sistemi var ve yer yer elektronik tabelalarda o dakikada tüm şehirdeki ve o sokaktaki parkomatların durumunu takip edebiliyorsun.
Düşünüyo adamlar birşeyi yaparken tabi...